“Kelebeklerin Çığlığı”, “Albatrosun Yolculuğu” ve “Büyülü Gerçekler” filmlerine imza atan senarist ve yönetmen yazar Cengis Temuçin Asiltürk, “Ben ilhama hiç inanmam. Bir insan çalışmalı. Kimseye böyle havadan ‘Hadi sen yap.’ falan diye olmuyor. Bunların arkasında büyük bir çalışma var. Benim yaptığım işlerin hepsinin arkasında büyük bir emek, araştırma ve çalışma var.” dedi.
Türkiye ve yurt dışında çeşitli ödüllere layık görülen Asiltürk, erken yaşlarda ilgi duyduğu sinemadaki çalışmalarını ve “Kelebeklerin Çığlığı” adlı son filmini AA muhabirine anlattı.
Sinemada ve yazarlıkta kendine özgü bir anlatım tarzı geliştiren Asiltürk, senaryo doktorluğunun, senaryoları değerlendiren, önerilerde bulunan kişilere denildiğine işaret etti.
Asiltürk, kariyeri boyunca birkaç İranlı yönetmenle çalıştığını aktararak, “Onların senaryolarına baktım. Televizyon dizileri de vardı. Onlara destek verdim. Destek verdiğim filmlerin dördü büyük ödül aldı. Büyük katkılarım olduğunu düşünüyorum. Senaryonun bir işleme modeli var. Senaryo doktorluğu bunları çok iyi kavrayan, anlayan, araştıran herkesin yapabileceği bir iş.” şeklinde konuştu.
“Ben ilhama hiç inanmam”
Çalışmalarının ardındaki başarının emeğe dayalı olduğunu kaydeden Asiltürk, “Büyük şair Mehmet Akif Ersoy, başarının yüzde 90’ı alın teri, yüzde 10’u ilham der. Ben ilhama hiç inanmam. Bir insan çalışmalı. Kimseye böyle havadan ‘Hadi sen yap.’ falan diye olmuyor. Bunların arkasında büyük bir çalışma var. Benim yaptığım işlerin hepsinin arkasında büyük bir emek, araştırma ve çalışma var. Ben böyle görüyorum.” ifadelerini kullandı.
Ödüllerin başarı için kıstas olmadığını vurgulayan Asiltürk, şu bilgileri verdi:
“Benim ilk ciddi ödülüm İnkılap Kitabevi’nden verilen ‘En İyi Roman’ ödülüydü. Şafak Hanım orada editördü. ‘Cengis, yarışmaya bir tır dolusu roman geldi.’ dedi. Benim kitabımın birine birincilik, diğerine ikincilik verdiler. ‘Sırlanmış Zamanın Gölgesinde’ birinciydi. ‘Ölüyaprak Vuruşu’ da ikinci oldu. Öğrenciliğimden beri kısa filmlerim yurt dışında ödüllendirilmişti. O alıştığım, sevdiğim ama abartmamayı öğrendiğim bir şey oldu. Şimdi ‘Kelebeklerin Çığlığı’ filmimi çekeli aşağı yukarı bir yıl oldu. New York’tan ödül verdiler. AntakyaFilm Festivali, Golden Horn ödüllendirdi. Öğrenci olarak da bulunduğum Los Angeles’ta Sanat Filmleri Festivali’nde finale kaldı. Londra’da bir sanat filmleri festivali var. Orada yönetmenin hem yazar hem de yönetmen olması gibi bir kısıtlama var. Kendileri filmi talep etmişti. Mutlaka festivalimizde olmasını istiyoruz diye.”
“Film seyrederek yönetmen olunmaz ama roman okuyarak olunur”
Asiltürk, “Kelebeklerin Çığlığı”nda Tolstoy’dan, Sait Faik’ten, Orhan Pamuk’tan ve kendisinin yayınlanmamış hikaye kitabından esintiler, alıntılar bulunduğunu söyledi.
Uluslararası alanda Türk dizilerinin başarısının sinemaya da yansıyacağını tahmin ettiğini vurgulayan Asiltürk, şöyle devam etti:
“Aslında geçmişte de ödül alan yapımlar var. Ömer Kavur’un yurt dışından birçok ödülü var. Bizim sinemamızın var olması için öncelikle bunu başarmış insanların unutulmaması lazım. (Kavur) Benim de ustam. Yönetmen olduğum halde kendisine, ‘Size asistanlık etmek istiyorum.’ dedim. Çok şaşırmıştı. ‘Nasıl yani? Sen zaten yönetmensin.’ dedi. ‘Ama siz Ömer Kavur’sunuz’ dedim. Çok şey öğrendiğim bir usta. Örneğin Ömer Kavur’un unutulmaması lazım. Dünyanın her tarafında bilinen, bana göre de Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi yönetmenidir. Müthiş bir kafaydı. İzleyenler benim filmde onun izlerini de gördüğünü söylüyor. Bu onur verici.”
Cengis Temuçin Asiltürk, başka bir sinema türü yapmak istediğini aktararak, “Romanesk sinema türü yapmak istiyorum. İçinde şiirselliğin ve büyülü gerçekçiliğin olduğu bir tür. Kolombiya edebiyatından özellikle Gabriel Garcia Marquez gibi büyülü gerçekçiliği barındıran bir film yapmak istiyorum.” dedi.
Sinema alanında çalışmak isteyen gençlere tavsiyelerde de bulunan Asiltürk, “Gençlerin girişimci olması, her yere girmesi lazım. Festivallere gitmeleri, ustalarla tanışmaları gerekiyor. Oyuncu, senarist ya da yönetmen adayısın… O ortamlara girmeden, onları koklamadan, eğer gücün yetiyorsa büyük, dünya çapındaki festival ortamlarına girmeden ve özellikle de çok okumadan olacak iş değil. Film seyrederek yönetmen olunmaz ama roman okuyarak olunur.” değerlendirmesinde bulundu.
Asiltürk, her filmin herkese hitap etmediğini belirterek, şunları söyledi:
“Kültür düzeyinizle ilgili bir durum. Herkes her filmi izleyemez. İzleyemedim, okuyamadım, anlayamadım diye, ‘Çok sıkıcı.’ demek biraz tuhaf. O an için sen onu anlamaya hazır değilsin. Belki birazcık kültürü, zihnini yükselterek o filmden, o romandan keyif almayı becerirsin. Eğer sen görüntüden haz almayı bilmiyorsan Angelopulos sinemasına sıkıcı dersin. Sinemada önce güzel görüntüler bulunup, bunun güzel kamera hareketleriyle, iyi bir kurguyla ortaya çıkmasına tanık oluyorsun. Bu çok güzel bir şey. Ama izleyici hazır değilse bunlara sıkıcı deyip çıkıyor işin içinden.”
Yeni çalışmalarına ilişkin de bilgi veren Asiltürk, “Divanu Lugati’t-Türk’e ansiklopedi ya da sözlük diyebilirsiniz. Ben onun romanını yazmaya başladım. Yaklaşık 1,5-2 yıl oldu. Hayli de belge topladım. Kaşgarlı Mahmut’un hikayesi değil. Benim romanımın baş kahramanı direkt onun eseri. 1100’lü yıllardan günümüze gelişi ve bunların Türk dünyası için ne kadar önemli olduğu. Aslında Türk dünyası diye sınırlamayalım. İnsanlık tarihi için çok önemli bir eser o. Yazılı, insanlıktan geriye kalmış en önemli eserlerden biri. Doğal olarak feci bir polisiye hikayesi var. Onlardan da yararlanmak istiyorum. Bu bir belgesel roman, yarı belgesel roman ya da biyografik bir roman olmayacak. Şu an önemli bir televizyon kurumuna bir dizi için senaristliğini yapıyorum. Belki bir süre sonra yönetmenliği de bana kalacak. Bunların yanında yani 20 yılı geçti. Benim hayatımın en büyük hedefi “Ölüyaprak Vuruşu”nun sinema halini çekmek.” ifadelerini kullandı.
Film eleştirmenliğine de değinen Asiltürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok duyarsınız, ‘Film yapamayan film eleştirmeni olur. Roman yazamayan roman eleştirmeni olur.’ Bu çocukça tabii ki. Eleştirmenlik bence çok katmanlı, çok önemli bir şey ama eleştirecek kişinin vizyonunun, algısının, kültürünün, öngörüsünün çok güçlü olması gerektiğini düşünüyorum. Hem sinema, hem de edebiyat için donanımınız olmadan başka birinin eserini değerlendirmek, eleştiriyi kötü anlamda kullanmanın çok nahoş olduğunu düşünüyorum. Bir eleştirmenin yazara yol göstermek gibi bir görevi yok. Bunu belki editör yapabilir. Eleştirmenlerin o geniş vizyonuyla, o eserin insanlara ulaşması, neyle karşılaşacakları konusunda bilgiler vermesi beklenir.”
Cengis Temuçin Asiltürk
Asiltürk, 1968’de Adana’da doğdu. TRT’de 1998-2007’de 30’dan fazla kurmaca film yöneten Asiltürk, TRT1 Dramalar Koordinatörlüğü görevinde bulundu.
Senaryo doktoru kavramını Türk sinema ve televizyon sektörüne sokup ulusal ve uluslararası düzeyde 20’den fazla sinema filmine senaryo doktoru olarak destek verdi. Filmleri, romanları, senaryoları ulusal ve uluslararası düzeyde ödüllere değer bulundu.
Cengis Asiltürk, İstanbulBeykent Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon Bölüm Başkanlığı ile Sinema Televizyon Anasanat Dalı Başkanlığı görevinde bulundu.
Sinemada Şiirsel Anlatı, Sinemada Diyalektik Kurgu, Sinemada Yaratıcı Yönetmen, Bakış Boşluğu adlı eserleri, yurt içi ve yurt dışında ders kaynağı olarak okutuldu.
Sinemada Kamera Rejisi (Holistic Camera) Kuramını uluslararası birçok bilimsel toplantıda sundu. Sinemada Kamera Rejisi Kuramı adlı bilimsel eseri İstanbul Beykent Üniversitesi Rektörlüğü makamınca Yılın Bilim Adamı Adayı gösterildi (TÜBA – Türkiye Bilimler Akademisi).
Haber Kaynak : SONDAKIKA.COM
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024SPOR
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024GÜNDEM
28 Aralık 2024