Filistin, Uluslararası Adalet Divanı’nın İsrail’in işgaline ilişkin görüşünün adaleti sağlayacağına inanıyor
Filistin'in Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Kuruluşlardan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Ömer Avadallah, Uluslararası Adalet Divanının (UAD), İsrail'in, Filistin'i işgaline ilişkin vereceği danışma görüşüyle adaletin yerini bulacağına inandıklarını söyledi.
UAD'nin, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin vereceği danışma görüşü için 52 ülke ve 3 uluslararası kuruluşun sunumları dün Filistin'in beyanı ile başladı.
UAD'deki Filistin heyetinde yer alan Filistin Dışişleri Bakan Yardımcıları Ömer Avadallah ve Ammar Hijazi, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Avadallah, danışma görüşüyle İsrail'in Filistin halkına karşı uyguladığı bu hukuksuzluğun sona erdirilmesinin amaçlandığını belirterek, "Bugün duyduklarımızın ileride yapılacak pek çok işlemin başlangıcı olacağına inanıyoruz. Üç uluslararası örgütün de aralarında bulunduğu 50'den fazla ülke bu tarihi sürece katılacak." dedi.
"Adaletin yerini bulacağına inanıyoruz"
Avadallah, İsrail'in 75 yılı aşkın süredir hiçbir uluslararası mahkemede hesap vermediğini anımsattı.
Uluslararası toplumun İsrail'e karşı sessizliği karşısında Güney Afrika'nın da soykırım davasıyla harekete geçtiğini kaydeden Avadallah, "İki hafta önce burada, İsrail'in işlediği soykırım davasına ilişkin sunumunu takip ediyorduk. İsrail'in Gazze'de soykırım yaptığını görüyoruz. İsrail işgali olan bu yasa dışı olgunun sona erdirilmesi için tüm uluslararası topluma ve Uluslararası Adalet Divanına sorumluluk düştüğüne inanıyoruz." diye konuştu.
Gazze'de 7 Ekim'de başlayan saldırıların ardından Divan'a yeni beyanda bulunduklarını anlatan Avadallah, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İkinci beyanımızı Gazze'deki halkımıza yönelik saldırganlığın yoğun bir şekilde başladığı 25 Ekim'de sunduk. İsrail'in saldırganlığı 75 yılı aşkın bir süredir devam ediyor ve halkımıza karşı bir soykırım işleniyor. Bu nedenle İsrail'in halkımıza karşı işlediği tüm bu soykırım unsurlarına yer verdik ve uluslararası toplumun eylemsizliğinin İsrail'in bu soykırım suçunu işlemesine neden olduğunu söyledik."
"İsrail hiçbir zaman uluslararası toplumun çağrılarına cevap vermedi"
Avadallah, Divan'ın görüşünün, İsrail'in yanı sıra üçüncü devletler açısından da önemli olduğunu vurgulayarak, "İsrail hiçbir zaman uluslararası toplumun çağrılarına cevap vermedi ve uluslararası hukuktaki yükümlülüklerine riayet etmedi. Uluslararası Adalet Divanının önüne koyduğumuz bu meseleyle İsrail'in, Filistin'deki yasa dışı işgalini ortadan kaldırmaya yönelik üçüncü devletlerin, uluslararası toplumun ve aynı zamanda uluslararası örgütlerin yükümlülüklerini yerine getirme zorunluluğunun teyit edileceğine inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Danışma görüşünün ardından, burada belirlenen hususların uygulanması ve hayata geçirilmesine yönelik çalışmalara başlayacaklarını söyleyen Avadallah, "BM Genel Kurulu, İnsan Hakları Konseyi ya da ikili ilişkiler gibi mevcut tüm mekanizmaları kullanarak, İsrail'in hesap vermesini, devletlerden sorumluluklarını üstlenmelerini, Filistin halkına yönelik saldırganlığında İsrail'e yardım etmemelerini ve destek vermemelerini isteyeceğiz." dedi.
"Devletler bu meselenin uluslararası hukuk çerçevesinde çözülmesini istiyor"
Çok Taraflı İlişkilerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Hijazi, uluslararası toplumun Filistin meselesine gösterdiği ilginin "eşi benzeri görülmemiş bir durum" olduğunu belirterek, "Duruşmalara ilk defa birçok devlet katılıyor. Bu devletlerin çoğu uluslararası hukuku destekliyor ve uygulanmasını istiyor. Bu da gösteriyor ki devletler, bu meselenin bir an evvel uluslararası hukuk ve uluslararası meşruiyet çerçevesinde çözülmesini istiyor." diye konuştu.
Hijazi, ABD ve Fiji'nin, İsrail'i destekleyen tutumlarını eleştirerek, "Uluslararası toplum, burada uluslararası hukuku ve uluslararası hukuka dayalı sistemi korumak ve bununla bağlantılı olan Filistin sorununu çözmek için yoğun ilgi gösteriyor. Bu ilkelerle uyumlu olmayan ve Divan'dan Filistin lehine bir görüş vermemesini isteyen az sayıda ülke de var. Ancak bunlar, ne yazık ki her zaman İsrail'i koruyan ve destekleyen birkaç ülke. Onlar uluslararası hukuktan yana değiller, uluslararası meşruiyetten ve BM kararından yana değiller." değerlendirmesinde bulundu.
"Filistin'in kendi kaderini tayin hakkı inkar edilmiyor"
Hijazi, danışma görüşüne katılan devletlerin, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkına, Filistin'in bağımsızlığına ve devlet olma hakkına karşı çıkmadığına işaret etti.
İsrail'in yazılı beyanında, Filistin'in bağımsızlığına ve devlet olma hakkına değinmediğini anlatan Hijazi, "Bunlar hiçbir zaman itiraz edilmemiş temel konulardır. İsrail'in sunumu bile bu konuya girmemiş, sadece Divan'ın bu konuda görüş vermek için yargı yetkisi olmadığını ima ediyor." dedi.
Hijazi, İsrail'in sözlü beyanda bulunan devletler arasında yer almamasına ilişkin, "Sömürgecilik, apartheid ve uluslararası hukuk ihlallerinin meşruiyetini nasıl tartışabilirsiniz?" diyerek İsrail'in duruşmalara katılması durumunda kendini savunmasının zor olduğunu vurguladı.
BM Genel Kurulu, Uluslararası Adalet Divanından görüş istemişti
BM Genel Kurulu 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'den, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin iki soru yöneltti.
BM Genel Kurulunun Divan'a yönelttiği sorular şu şekilde:
"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967'den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs'ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?
2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"
Danışma görüşü talebi 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e, danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yaptı.
Danışma görüşünün etkisi nedir?
UAD'nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koşması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkelerin uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlanmaları muhtemel.