AK Parti’nin hazırlattığı yeni klip, 23 yıllık hizmeti 2,3 dakikaya sığdırmayı başarmış.
Konuşmasından Doğulu olduğu anlaşılan vatandaş, 20 yıl bitkisel hayatta kaldıktan sonra hastane odasında uyanıyor. Başucundaki oğluna ilk sözü, “Parayı nasıl ödeyeceğiz? 20 yıl oldu diyorlar” oluyor. Oğlu gülerek “Baba artık para yok, hastaneler ücretsiz” diyor.
Taburcu olan adam evindeki ilk gecesinde elinde bidonla sokağa fırlayıp, kaldırımda beklemeye başlıyor. Oğlu, “Hayrola baba, ne bekliyorsun burada?” deyince, “Şimdi tanker gelir. Erkenden su kuyruğunda yer tutmak gerek. Zaten yarım tanker gönderiyorlar” diyor. Ailesi onu musluktan düzenli su aktığına ikna edince evlerine dönüyorlar. Adamın aklına başörtüsü yüzünden üniversiteye devam etmekte zorlanan kızı geliyor. Hüzünle “Zeynep’ten haber alıyor musunuz? O ne zaman gelecek?” diye soruyor. O sırada kapıdan subay üniformalı, başörtülü bir kadın giriyor. Baba, sevinç gözyaşlarıyla kızına sarılıp, omuzundaki yıldızları öpüyor…
Türkiye yüzyılına uyanan bir adam. Evin kömürlüğünde kalan kırılmış yazar kasalar, başörtüsü üzerine giyilen peruklar, su bidonları… Klip değil, tek kelimeyle “eser.”
Kimin aklına geldiyse, helâl olsun…
Selçuk Bayraktar ile savaşlar değişti
Türk Savunma Sanayii’nin genç bayraktarı Selçuk Bayraktar, düşman ülkelerinin ekonomisine ağır bir zarar verdi. Ürettiği İHA, SİHA ve insansız muharip uçaklar sayesinde pek çok ülkenin zırhlı mobil kuvvetlerine bağlı savunma stratejilerini atıl hale getirdi. Bu nedenle söz konusu ülkelerin maddi kaybı 16 trilyon doları buldu. Çünkü ellerindeki tanklar çöp oldu…
Muhtemelen Selçuk Bayraktar’ın adı, gelecek yıllarda “Dünyada savaşların seyrini değiştiren adam” olarak geçecek. Zira Türk Ordusu, Azerbaycan kuvvetleri ile birlikte Karabağ Savaşı’nda giriştiği başarılı operasyonlarla şimdiden “SİHA ile savaş kazanan/ kazandıran ilk ülke” unvanına erişti.
Artık yeni hedefimiz; üçüncü dünya savaşını önlemek kadar, kaçınılmaz bir çatışmaya da hazır olmak. Bunun için de mutlaka ve mutlaka nükleer silaha sahip olmamız gerekiyor. Pakistan “Gerekirse ot yeriz” diyerek 1998’de nükleer silaha sahip ilk Müslüman ülke olmuştu. Aynı fedakarlık ve kararlılığı bizim de göstermemiz lazım. Tabii her yerli ve milli hamleye karşı duran muhalefet, Türkiye’nin ayağına dolanmazsa…
Ağla Cansın, ağla!..
Gazze’nin yıkıntıları arasında üstü başı toza toprağa bulanmış çocuk ile adamın diyaloğunu A Haber’de sunucu Cansın Helvacı boğazı düğüm düğüm, gözyaşlarını içine içine akıtarak verdi:
– Amca sana bir şey söyleyebilir miyim? Ama utanıyorum.
– Söyle çocuğum, utanma.
– Amca vallahi üç gündür yemek yemedim. Bana yiyecek bir şeyler verebilir misin, kardeşlerim için? Sadece bugünlük için? Mümkünse, lütfen…
– La havle vela kuvvete illa billa… Ey oğlum sana ne söylesem? Bende de yiyecek bir şey yok.
– Bu daha ne kadar sürecek amca?
– Ey oğlum… Bilmiyorum…
Ağla be Cansın kardeşim, hıçkıra hıçkıra, bağıra çağıra ağla… Utanma… Asıl utanması gerekenlerin yerine niye biz utanıyoruz ki? Madem insanlığın elini kolunu bağladılar, bari hıçkırığımız duyulsun. Bizim de kalbimizin taş kesilmesini bekliyorlar, öyle olmadığını gösterelim.
Bir de enerjimizi, vaktimizi “siyasi gündem” adı altında ne saçmalıklara harcadığımızı göstermiyor mu şu yukarıdaki acı diyalog? O çocuk karşımıza geçip de “Sizin derdiniz dert midir, benimkinin yanında?” diye sorsa, hangimizin verecek cevabı var?
Gaf’let kürsüsü
Kocaeli’de 648 kişiyi zehirleyen tavuk dönercinin savunması pes dedirtti: “Biz sektöre yeni bir lezzet kattık. Uzun süredir bizim sosumuzdan tatmadıkları için zehirlenmişlerdir.”
Zap’tiye
Sonunda hepimizin geleceği nokta burası..
Ne demiş?
“Benim adıma sizden para, kontör filan isteyen olursa verin lütfen. Beni elin dolandırıcısına mahcup etmeyin.” (Sosyal medyadan)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
News
